Selamlar! “almanya’da gezdiğim yerler ve deneyimlerim” adlı yazımda da bahsettiğim üzere bugün sizlere Hamburg’dan Hollanda’ya 10 Euro’ya nasıl geçtiğimizi ve başımıza neler geldiğini anlatmak istiyorum. Hem çok eğlenceli fakat bir o kadar da trajikomik bir maceramız var ama ne olursa olsun bu 5.5 aylık Almanya serüvenimin en güzel ve en eğlenceli 4 günüydü. O zaman anlatmaya başlıyorum.
Hollanda’ya Gitmeye Nasıl Karar Verdik?

Öncelikle biz 3 arkadaş bu yola çıktık; 2 kız 1 erkek. Hamburg’a giderken aklımızda böyle bir plan yoktu. Yani Hollanda’ya geçmek tamamen plansız ve ani verilmiş bir karardı. Biz Hamburg’a gittiğimiz de hava 36-37 derece ve çok sıcakken akşama doğru bir anda yağmur indirdi, evet klasik Almanya havası. Biz o esnada zaten çok yorulmuştuk Hamburger Hafen’ın yakınlarında bir kafede oturuyorduk, sonra arkadaşlarımdan biri, “Acaba buradan Amsterdam’a mı gitsek?” dedi. Biz de bir anda “Olur ama nasıl gideceğiz ki?” diye bir sorguladık. Ayrıca şunu da belirtmeliyim, Erasmusun sonlarına yaklaştığımız için 3’müzün de parası yoktu ve bizim bunu uyguna getirmemiz gerekiyordu. Neyse olurdu olmazdı derken biz baya karar verdik ama bir arkadaşımın ve benim yanımızda kıyafet, kişisel malzemeler vs yoktu. Diğer arkadaşımızsa aslında yapılması gerekeni yapıp ne olur ne olmaz yanına her şeyini almıştı. Sonrasında mecbur Primark ve Lidl yapıp hem üstümüze uygun fiyatlı bir şey hem de kişisel bakım ürünleri aldık. Önce Hollanda’ya gidiş yollarını araştırdık en uyguna nasıl geçeriz diye Flixbus’a baktık pahalıydı (bizim bütçemiz için), Bla bla car’a baktık bize denk gelen bir saat yoktu, derken Hollanda’nın trenlerini bulduk. Buranın bir kampanyası varmış yoğun olan belli saatler haricinde ve 2’den fazla bilet alımında indirim oluyormuş. Neredeyse 16 küsür Euro olan bilet olayını 10 Euro’ya çözmüş olduk. Sonrasında Almanya’nın Hollanda’ya sınır şehri olan Gronau’ya Hamburg’dan geçmeye karar verdik. Gronau’dan da Enschede’ye yani Hollanda’ya direkt trenle geçip oradan Amsterdam’a geçecektik. Böylece Hollanda planını yapmış olduk.
Hamburg Tren Garında Başımıza Gelenler

Gece 11 treniyle Gronau’ya geçmeye karar verdik. Planlarımıza göre de saat 11 gibi Amsterdam’da olacaktık. İlk bineceğimiz tren iptal oldu, bir sonraki sefer de 1 ya da 2 saat sonraydı. Orada beklemeye başladık. Tabi bu sırada da Couch Surfing’den Amsterdam’da kalmayı ücretsize getirmeye çalışıyoruz, birilerine mesaj atıyoruz ve böylece 1-2 saati de geçirdik. Binmeyi düşündüğümüz tren de iptal oldu ve bizim en yakın binebileceğimiz tren saat 4 küsürdeydi. 9 Euro’luk biletlerle binilebilen tren kodları RE/RB ve onların da saat 1 ile 4 arası tren seferleri olmuyor, fakat ekstra para verirseniz ICE/IC/EC trenleri neredeyse her saatte de oluyor. Biz Hamburg tren garında sabahlamaya başladık ama orası gece tam bir tımarhaneye dönüştü. Gözümüzün önünde gar görevlisi evsiz bir adamın parasını çaldı ve biz hiçbir şey yapamadık çünkü 2 peron karşımızdaydı, sadece bağırabildik. Yaşlı evsiz bir teyze çıkışı bulamadığını ve nerede olduğunu sordu, göstermemize rağmen biz sabah oradan ayrılırken hala çıkışı arıyordu. Bulgar Türkü bir evsiz teyzeyle daha tanıştık. Tabi bütün bunlar olurken yağmur asla dinmedi hava bir anda çok soğudu ve biz çok üşüdük, altımızda şort üstümüzde ince bir sweat vardı. Almanya’da tren garlarında kapalı bekleme alanları pek fazla yok biz de neredeyse 6 saat bekleyince… Delilerle uğraştık ve biz de delirdik derken saati 4 ettik ama bilin bakalım bu sefer ne oldu? Yine tren ertelendi sonra yanlış trene bindik son anda indik… Artık 1 saat sonra trene bindik ve binlerce olumsuz şeye rağmen Hollanda’ya gitmeyi başardık.
Amsterdam

Amsterdam’ı nasıl anlatsam ki inanılmaz bir şehir, çok büyüleyici ve farklı bir havası var. Yukarıda anlattığım olumsuzlukların sonunda yaklaşık saat 3 gibi Amsterdam’a ulaştık. Çok uzun süredir uykusuz olmamızın da verdiği yorgunlukla tren garından merkeze yürüyüp biraz etrafı turladık. Bir dönerci bulup orada yemek yedik. Couch Surfing’den bir geri dönüş olmayınca biz arkadaşımla onun Den Haag’da yaşayan kuzenine geçtik, diğer arkadaşımda Rotterdam’da yaşayan arkadaşına gitti. Ertesi gün yeniden Amsterdam’da buluştuk. O gün orada büyük bir festival vardı ve insanlar sırf bu festival için birçok farklı ülkeden Amsterdam’a gelmiş, bizim orda bulunmamızsa tamamen tesadüftü. Festivalde çok eğlendik, her bir ara sokağında farklı bir sokak partisi vardı. Tabi bir yandan da Amsterdam sokaklarında kaybolduk, zaten bence Amsterdam’ın en güzel yanlarından biri de sokaklarında kaybolmak. Akşamda o meşhur yeri olan “Red Lights”a gittik. Bol bol fotoğraf çekindik, Hollanda lezzetlerini tattık. Müzelere girmeyi çok isterdim ama düşük bütçeli gezince müzeler bile ekstra masraf oluyor. Fakat düşük bütçeyle yapılabilecek her şeyi yaptık, iyi ki de o ani kararı verip gitmişiz.
Dönüş yolunda Nijmegen’da sabahlamamız gerekecekti ama arkadaşımızın teyzesi bizi sokakta bırakmayıp gelip aldı, bir gece de onun evinde kalıp ertesi gün Dresden’e dönmek üzere yola çıktık. Dolu dolu bir 4 gün yaşadık. Gittiğimiz rotalar şöyleydi; Dresden-Hamburg-Granou-Entschede-Amsterdam-Den Haag-Amsterdam-Nijmegen-Weeze-Dresden. Bu gezinin bana öğrettiği en büyük şey plansız olunca da çok güzel gezilebileceği oldu. Sadece olur da böyle ani bir yolculuğa çıkarsanız yanınıza birkaç parça kıyafet ve kişisel bakım ürünleri almayı unutmayın. Bu yazım umarım hoşunuza gitmiştir. Avrupa’daysanız ve hala Hollanda’ya gitmediyseniz net gidin.


Yorum bırakın