Almanya’da Gezdiğim Yerler ve Deneyimlerim

By

Yine ve yeniden merhaba! 9 Euro’luk bilet bitmeden gezmekten ve tren garlarında sabahlamaktan yeni yazılara hemen başlayamadım. Bir arkadaşım böyle bir yazı istediğini belirtmişti, çevremden gelen “Gezdiğin yerleri yazmalısın” önerilerini de dinleyerek, bu yazıyı yazmaya karar verdim. Almanya’ya gelmeyi düşünenler ya da gelecekler için ilham kaynağı olmasını diliyorum, umarım seversiniz.

1. Dresden

Tabikii öncelikle bu yazıya 5 aydır yaşadığım “Küllerinden Doğan Şehir” adı verilen şehrimden başlayacağım. Dresden tam bir öğrenci şehri, küçük ama bir o kadar da sevimli. Yukarda da belirttiğim gibi küllerinden doğan bir şehir, çünkü 2. Dünya savaşında bombalanmış, yerle bir olmuş ve yeniden inşa edilmiş. Etkileyici bir tarihi ve mimarisi var. Buraya gelmeden önce herkes “Orası Doğu Almanya, ırkçılığın en çok yaşandığı yer” diyordu, açıkçası bu beni ne kadar endişelendirse de gelince öyle bir yer olmadığını gördüm. 5 aydır hiçbir şekilde ırkçılığa maruz kalmadım. Burada Elbe Nehrinin kıyısında oturup bir şeyler yiyip içip güneşi batırmak favori aktivitelerimden. Altstadt geceleri sakin ve sessiz oluyor fakat Neustadt oldukça canlı. Grosse Garten’da yürüyüş yapabilir doğayla iç içe kalabilirsiniz. Dresden’e tepeden görmek isterseniz de en eski demiryollarından biri olan Schwebebahn’e binmenizi öneririm.

2. Leipzig

İkinci olmasından da anlayacağınız üzere Dresden’den sonra gittiğim 2. şehir Leipzig’di. Leipzig Dresden’le hemen hemen aynı olan bir şehir bu yüzden gittiğimde benim için çok farklı bir yer gibi gelmemişti fakat siz Dresden’den önce giderseniz, mutlaka seversiniz. Ayrıca Goethe bir dönem burada üniversite okuyup, yaşadığı için şehirde anıtı da bulunuyor.

3. Berlin

Berlin… Çok güzel bir şehir fakat şunu belirtmeliyim ki doğu Berlin değil batı Berlin çok güzel yani en azından benim için böyle. Bilemiyorum ama doğu Berlin’in insanları bana biraz tuhaf geldi, batı Berlin’deyse sanki başka şehre geçmişim gibi hissettim, üstelik her şey Oberbaumbrücke’den geçtikten sonra oldu. Onun dışında Berlin Duvarı’ndan geçerken o duyguları hala hissetmek çok ürkütücüydü. East Side Gallery, Holocaust Memorial(Soykırım Anıtı) çok etkileyiciydi, inanılmaz bir atmosfer. Brandenburg Kapısı’ndan da mutlaka geçmelisiniz. Ayrıca küçük bir Türk mahallesi olan Kreuzberg’e de uğrayıp Türk yemeklerini tadabilirsiniz.

4. Chemnitz

Aslında Chemnitz hem Saksonya’da olduğu için hem de yakın olduğu için arkadaşımla gitmeyi tercih ettiğimiz bir şehirdi. Burası baya küçük bir şehir fakat tatlı. Sanat galerisi bulunuyor, içerisi oldukça büyük sanat sever biriyseniz kesinlikle gitmelisiniz. Onun dışında Karl Max’ın Anıtı, Doğal Tarih Müzesi ve birçok kalesi bulunuyor.

5. Hamburg

Hamburg çok güzeldi, kesinlikle gitmeniz gereken bir şehir. Bir kere yukarda yazdığım bütün şehirlere göre çok çok büyük bir şehirdi. Mimarisi şehrin dizaynı her şey harika. Öncelikle kesinlikle Mahnmal St. Nikolai’de asansörle en üste çıkıp bütün şehri görmelisiniz, bütün Hamburg ayağınızın altında oluyor. Hamburger Hafen oldukça büyük bir liman, oradan devam ettiğiniz zaman St. Pauli Elbe Tüneli’nden geçmelisiniz. Bu tünel oldukça büyük ve Elbe Nehri’nin altından yürüyerek geçiyorsunuz. Bunun dışında arkadaşlarım ve ben buradan Hollanda’ya geçmiştik. Bir sonraki yazıda uzun uzun hem Hollanda’yı hem de Almanya’dan 10 Euro’ya nasıl geçtiğimizi anlatmak istiyorum, takipte kalın!

6. Heidelberg

Yemyeşil ve insanın içini huzurla kaplayan bir şehir. Frankfurt ve Mannheim’a oldukça yakın. İçerisinden Neckar Nehri geçiyor. Heidelberg’in şöyle bir özelliği de var, burada bulunan Heidelberg Üniversite’si Almanya’nın en eski üniversitesi olarak geçiyor. Ayrıca kart postal gibi görüntüleri olan Heidelberg Almanya’nın romantik kentlerinden de biri. Burada bulunan Heidelberg Sarayı’da oldukça görkemli ve bütün Heidelberg’i ayaklarınızın altına seriyor. “Filozoflar Yolu” adı verilen Sarayın karşısında yani nehrin diğer tarafında bir yol bulunuyor. Oldukça uzun fakat sizi tepeye tırmandıran bir patika. İsminden de anlaşıldığı üzere bu patika yoldan birçok filozof geçmiş.

7. Füssen

Füssen masallardan fırlamış gibi bir şehir. Gezdiğim bütün Almanya şehirlerinden beni en çok etkilemiş olanı. Büyüleyici farklı bir havası var. Bir yanda Alpler bir yanda alabildiğine yeşillik bir yanda Neuschwanstein kalesi… İnanılmaz turistik bir şehir. Münih’e oldukça yakın ve aynı zamanda Avusturya’ya da sınır. Neuschwanstein Kalesi’yse Walt Disney’e ilham kaynağı olmuş bir kale. Disney filmlerinin başında gördüğümüz o kale aslında bu kaleymiş. Burada bir de Alpsee bulunuyor. Suyu inanılmaz berrak lan mükemmel bir göl. Almanya’da bulunan çoğu gölde olduğu gibi bu gölede girip yüzebilirsiniz. Bunların dışında tertemiz bir havası var, ciğeriniz açılıyor.

Ben arkadaşlarımla genelde günübirlik yolculuklar yapıyorum. Malum öğrenci işi ve son aylara doğru hibe yetmemeye başlıyor. Hamburg gezisi ve olağandışı durumlar hariç günübirlik gezilere en fazla 20 Euro gidiyor. O da yemeğe ve müze ya da kaleye girmek istersek. Tabi bu para olayı biraz sizin de elinizde olan bir durum. Arkadaşlarım ve ben çoğunlukla yurtta iki sandviç hazırlıyoruz, yanımıza atıştırmalık bir şeyler, içecek ve su alıyoruz. Zaten bir süreye kadar bunların hepsi idare ediyor. Günübirlik seyahatlerinizde size tavsiyem, yolculuklara sabaha karşı çıkıp dönüşte de gece bir süre tren aktarması beklemeye alışmanız gerekiyor, tabi kodu ice, ic ya da ec olan trenlere binmezseniz. Uykusuz kalmayı söylemiyorum bile bu yüzden trende mutlaka uyumalısınız, fakat yolculuk yapmanın en güzel tarafı da bu. Bütün o gittiğiniz uzun yolların sonunda güzel bir şehir, farklı bir tarih görmek yorgunluğunuzu alıp götürüyor.

Bir yazının daha sonuna geldik benim Almanya içerisin de gittiğim şehirler bunlardı. Umarım sevmişsinizdir ve size bir faydası dokunur. Sorularınız varsa seve seve yardımcı olurum mail, instagram ya da linkledln üzerinden bana ulaşabilirsiniz. Bir sonraki Hollanda ile ilgili yazımda görüşmek üzere…

Posted In ,

Yorum bırakın